
tarih: 06.08.10 yer: Giessen, GERMANY
artık almanya'ya alıştığımı düşündüğüm dönemdeyim. bir ankaralı için gerçekten çok zor değil. ben zaten istanbul'da yaşarkende kurallara azami uyardım, aradaki fark burada herkes uyuyo, orada bi tek ben uyuyordum:p almanyaya geleli bir hafta olacak. bir perşembe günü staj yaptığım vakıftan bi doktor, başka bi doktor arkadaşının avusturyaya gideceğini söylüyor. neden olmasın diyorum:) amcamlar orada ve takip eden hafta sonu yaşadıkları bölgenin festivali var:)) üstelik oradaki iki amcamdan birinin barı var;) tüm hazırlıklar tamam, sadece Şener bey'in aramasını bekliyorum. Beklenen telefon 3 gibi geliyor, 5 dk ya aşağıda ol seni alacağız;) klasik bir almancıdır diye düşünerek Mercedes yada BMW beklerken Citroen C2 dizelle geliyor, aslında içten içe seviniyorum çünkü yol parasına ortak olurum demiştm, bu araba ne yakacak ki:p Yaprak'ın arabasının aynısı, 20 TL mazotla bir gece durmadan gezmiştik istanbulda:) eşini almak için evlerine geçiyoruz. Şener bey biraz atıştırdıktan sonra şartlar uygun, saat 16:00 gibi yola çıkıyoruz. alman otobanlarının çoğu yerinde hız sınırı yok,yollar yumuşatıcıyla yıkanmış kadar pürüzsüz. ben nedense 2 saat sonra avusturyaya varacağımızı düşünüyorum. önceki gece yapılmış bi alemden dolayı kısmen uykusuzum ama yollardaki tablosal manzaraları kaçırmamak için uykuya direniyorum. tam o arada farkında olmadan sızmışım, Deniz bak REN nehri sesiyle uyanıyorum, sadece nehrin üzerinden geçtiğimiz köprünün korkuluklarını görüyorum, yeniden uyuyorum. uyandığımda artık hava kararmış, yağmurlu ve soğuk. bir benzinlikte mola veriyoruz. kahveler benden deyip, yol arkadaşlarıma kahve ısmarlıyorum. avusturya otobanlarında kullanılmak üzere bi pul alıp arabanın ön camına yapıştırmamız gerekiyor. Şener bey bunu sen al gerisine karışma diyor. 600 km lik yol bana 8 euro'ya geliyor:)) Avusturyaya özellikle alplere yaklaştığımı arabanın termometresinin hızla düşüşünden anlıyorum. ve nihayet saat 23.30'da Jembach'a varıyoruz. Şener beyin ilk geldiği zamanlarda abilik etmiş olan bir hemşehrisinin pizza dükkanındayız, yola çıktığımızdan beri bi şey yemediğimden yumuluyorum pizzaya. Amcamların kaldığı yer olan Reutte 150 km daha ötede. Jembach ile Reutte arasında Tirol eyaletinin başkenti Innsbruck var, orada da kuzenim Bülent yaşıyor. Jembach-Innsbruck arası 35 km, yemeğimizi yedikten sonra, beni bırakmak için yola çıkıyoruz, kuzenim tren garının önünde bekliyor. Ne içersin diyor gelir gelmez, iki bira içerim heralde diyorum, bi club'a giriyoruz, barmene 4 şişe bira istediğini söylüyor, barmen siparişi hazırlayana kadar ısınalım diye birer shot votka ikram ediyor. Biraları alıp eve geçiyoruz, club'la evin arası 25 adım falan:) ev 6 odalı yüksek tavanlı,6 ayrı kişinin çok rahat yaşayabileceği güzel bi ev. balkonda biralarımızı içerken kuzenimin ev arkadaşları dökülüyor tek tek. çat pat ingilizcemle muhabbet ediyorum. biralar bittiğinde bende bitiyorum. yattığımda saat 02:00.... ertesi sabah 10:00 gibi kalkıp duşumu yapıp mutfağa geçiyorum, kuzenim benden öne kalkmış şahane bi kahvaltı hazırlamış bile:) kahvaltımızı yapıp innsbruck turuna çıkıyoruz:) alplerin eteğinde, tarih kokan, şahane bir şehir burası. her köşeden çıkan yaşanmışlık bi şekilde yolunuzu kesiyor...
Meşhur "Altın Çatı" ve ben:)) |
akşama Reutte'de olmamız lazım çünkü festival var. öğle yemeğimizi yedikten sonra yaklaşık 5 saattir şehri yürüyerek gezdiğimiz için 1 saat dinlenmek için eve dönüyoruz. 17:00 gibi Reutte'ye doğru kaptan Bülent yönetiminde iki Avusturyalı arkadaşıyla yola çıkıyoruz. Yollardaki manzaralar gerçekten insanı büyülüyor.
![]() |
Alp manzarası eksik olmuyor:)) |
18:30'a doğru Reutte'deyiz hemde festivalin ortasında. Şirin bi alp kasabası, hava çok temiz ve geldiğim yerlere oranla daha soğuk, aylardan ağustos ama dağlarda hala karlar var:) festival için şehrin merkezindeki bir cadde trafiğe kapatılmış, amcam 4 bar+ 1 çörek,bazlama,+ 1 döner standı kurmuş caddeye. tüm akrabalarla kucaklaştıktan sonra amcam barmenlerine beni tanıtıyor, yeğenim para almayın diye, festival şimdi başlıyor bence:)) kuzenim ve arkadaşlarıyla içkilerimizden önce karnımızı doyurup, festival için gelen rock grubunun konserini izliyoruz.
![]() |
festivalden bir görüntü |
orada anlıyorum ki müzik evrensel gerçekten. çoğunluğu klasik haline gelmiş ingilizce şarkıların büyük bölümüne eşlik ediyorum. almanca şarkılarda kafamı sallıyorum:p rock grubu toplanırken ben de üçüncü biramı bitiriyorum. Amcamın festival için getrdiği DJ'in etrafına toplanıyoruz. Türkiye'den çok farklı tamamen elektronik müziğe inanılmaz bir ilgi var. Az önceki rocker'ların hepsi burada ve kendilerinden geçiyorlar. Bu arada ben beşinci biramı bitiriyorum ve barın birinde görev yapan kuzenime " yeter artık bira bira, special bi şey ver diyorum". kendisi bu isteğimi kırmamak adına gecenin devamını kare kare hatırlamama sebep olan 10cl votka, 15cl viski gibi garip sert bi şeyi veriyor. içkim bittiğinde yaprak gibi sallandığımı hissediyorum. o kafayla sabahtan beri takıldığım avusturyalılarla havalı tüfekle ayıcık vurmaya gidiyorum. ve gerçekten bi ayıcık vuruyorum, orada tanıştığım Gabi diye bi kıza veriyorum ayıcığı, kız sanki Mercedes hediye etmişim gibi seviniyor, buna bi isim ver hatıra olsun diyor, o kafayla bi şeyler saçmalıyorum. Sonra bar sahibi amcamın eşinin yanına gidip beni eve bırakmasını söylüyorum, eve geçiyoruz saat 02:00 civarı. Ayakta durmakta zorlanıyorum, yengem bana ev gezdiriyor:p evlerine ev hediyesi olarak gece boyu aldığım tüm gıdaları bırakıyorum(istifra:p). yengem söylenerek temizliyor, ben çoktan uçmuş durumdayım. o anda Türkiye'de olan kuzenimin yatağına adeta bir sinsi gibi yatıyorum:))
PS: lan ne anım varmış be, avusturya bitmedi, devamı bi kaç gün sonra