1 Mart 2011 Salı

PRAG'da İlk Gün


Almanya’ya giderken yaşadığım heyecan, beklentiler bu sefer yok. Nedense içim buruk. Bi’şeyler yanlış gibi.. Öyle yada böyle çok uğraştım Prag’a gelmek için ve bunları düşünecek vaktim yok. Saatimi 09:00’a kurmuştum ama valizlerimi henüz kapatmadığımdan içim rahat uyuyamadım ve 8 buçukta kalktım. Önceki geceden salonda bir misafirim var: Ömer SİNCER. Genelde sabaha karşı uyuduğu için horul horul uyuyor. Önceki akşamdan kalma bulaşıkları yıkayıp valizlerimi toplarken saat 11:00’e geliyor. Ömer’le kahvaltımızı yapıp taksiyle havaalanına geçiyoruz. Saat 13:00 oluyor. Hemen check-in kuyruğuna giriyoruz. Büyük valizim tıka basa dolu ve bana göre 20kg olan istihkakımın tamamı bu valizde. Bu sebeple tam bir Türk gibi küçük çantamı Ömer’e veriyorum. Eğer büyük valizim 20kg’dan az gelirse, Ömer’den küçük valizimi de alacağım. Kader anı geliyor: Valizim 22kg… Ömer’e kontuardan uzaklaşması için işaret yapıyorum. Elimdeki laptop çantam ve takım elbise kılıfım için “Kabin” etiketi istiyorum. Tam bir sinsi gibi yarım yamalak yapıştırıyorum etiketi:p Kontuardan epey bi uzaklaştıktan sonra, laptop çantamdaki kabin etiketini Ömer’in elindeki tahminen 8-9 kg olan spor çantaya takıyorum:) Bu sırada saat 13:45. Hiç ummadığım bir şekilde Serhan arıyor, abi ben İncirli’deyim, geliyorum diyor. Valla birbirimizden hoşlaşmasakta böyle zamanlarda fazladan bir dost, ekstra burs gibi oluyor. O gelene kadar n’apsak derken, smoking terrace’ı keşfediyoruz

. Tam bir apaçi gibi sigaralarımızı içerken fotoğraflar çekiyoruz:D 
Giderken sahip olduğum ruh halini en iyi anlatan fotoğraf dalında Altın Küre alacak eser:p

Aşağı indikten 10dk sonra Serhan geliyor. Onunla da birer sigara içip aşağı son kez iniyoruz ve vedalaşıyoruz. 

Pasaport kuyruğuna giriyorum. Ben kapıdan geçene kadar gitmiyorlar canlarım:) Bilette 210 yazan kapı duvardaki ekranda 205 olmuş. İyi unutmayım derken kendimi Duty-Free’de buluyorum. Almanya’ya giderken almadığım sigaralarımı koşarak alıp çıkıyorum, kapılar nerede diye bakınırken 215 no’lu kapının önünde olduğumu görüyorum ve o da nesi: Benim uçuşumun kapısı 215 olmuş:) Son kontrolden geçip uçağa geçerken bi bakıyorum uçağa, Boeing 737.. Ufacık uçak:p Oysa sıradayken Boeing 777 geçmişti önümden kocaman:p Bi’de THY’nin uçaklarının isimleri hep Türkiye’deki şehir isimleri (Ankara vs.). Benim uçağımın adı Kadıköy:p Varın siz düşünün küçüklüğünü:p Tam bir Cevat Kelle gibi biniyorum uçağa, elimde iki çanta, Duty Free poşeti, takım elbise kılıfı… 3 kişiye ayrılmış el bagajı alanın komple kapatıyorum. Yerimi alıyorum, uçuş gayet rahat geçiyor hatta THY’nin şahane sıcak yemek servisiyle resmen taçlanıyor:p Prag’da beni karşılayacak olan Lucie’ye Prag saatiyle 16:30 gibi ineceğimi söylemiştim ancak 17:00’de anca iniyor uçak. Pasaport kontolü, valiz alımı derken saat 17:20 oluyor. Erkek arkadaşıyla birlikte beni almaya gelen Lucie kapı açılır açılmaz beni tanıyor ilginç bi şekilde:p Arabalarıyla evime doğru yola çıkarken, ev sahibiyle konuşması için telefonumu Lucie’ye veriyorum. Prag benim düşündüğümden büyük bi’şehir. 10 milyon nüfusu var ve Avrupa şehirleri için iyi bi’rakam. Havaalanı ile evimin arası yaklaşık 40dk. sürüyor. Eve gelirken okulu da gösteriyorlar, yürüyerek 10dk mesafede. Eve ulaşıyoruz, 2 odalı bir ev. Odanın biri ev sahibine ait ama yılda 3 gün falan geliyormuş kendisi. Evin penceleri 2 gün önce değişmiş, bu sebeple her yer toz içinde, anahtarları alıyorum, kontratı imzalıyorum. Lucie ve arkadaşının 19:00’da bulunmaları gereken bi’yer olduğu için beni eve 5dk yürüme mesafesinde olan Lidl markete bırakıyorlar. İki şişe su, iki bira, bi çubuk kraker, üç tane peynirli çörek, bir frambuazlı şeker ve bir paket makarna için 75 kron (3 euro) ödüyorum. Fiyatlar sayısal olarak yüksek olsa da euro yada tl’ye çevirince düzeliyor. Evime gelip yerleri bi güzel temizliyorum, yavaştan yerleşiyorum fakat o da nesi: Yastık ve yorgan yok:S Kaloriferi kökleyip akşam yemeğimi yiyorum. Yerel saat ile 21:47 ama güne TR saatiyle başladığım için 22:47. Yoldan gelen adam yorgun olur deyip ilk günümü sonlandırıyorum. Tanrı beni korusun:)
Panaroma PRAG:))

3 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle AHOJ!

    Yukarıda anlattıklarının yarısından çoğu Türkiye'de geçen dolayısıyla benim de hali hazırda bildiğim şeyler. Yani daha fazla information istiyorum one göre! :)

    Postarat se o sebe...
    Sbohem ;)

    YanıtlaSil
  3. İsmim Doktor Michael Baldwin, Iowa Lutheran Hastanesi'nin bir temsilcisi, Organ cerrahisinde uzmandırız ve böbreklerin satın alınmasıyla ilgileniriz ve hastamız böbreğe bağış yapmaya karar veren herhangi bir donöre büyük miktarda para ödemeyi kabul etti. onları kurtarın ve Iowa City, ABD'de bulunuyoruz.
    Böbreğinizi satmakla ilgileniyorsanız, lütfen ilerlememiz için bize geri dönmekten çekinmeyin.
    Ve eğer ilgilenirseniz bizim e-postamız: iowalutheranhospital@gmail.com
    +1 929 281 1248 aracılığıyla bizi arayabilir veya bizimle iletişime geçebilirsiniz.

    YanıtlaSil